Venedik tarihindeki önemli dönüm noktalarından biri, 888-912 yılları arasında hükümdarlık yapan Doge Pietro Tribunus’un Venedik’i bir civitas yani kent devleti haline getirmesidir. Bu gelişme, sadece siyasi bir değişim değil, aynı zamanda Venedik’in kendi kimliğini oluşturma sürecinde attığı güçlü bir adımdır.
Doge Pietro Tribunus, aynı zamanda şehrin imarına büyük katkı sağlayan liderlerden biri olarak tanınır. Venedik’in Büyük Kanal’ının (Canal Grande) girişine bir zincir çektirmiştir. Bu uygulama, Doğu Roma’nın (Bizans) başkenti Konstantinopolis’te de Haliç girişine konulan zinciri andırmaktadır. Bu durum, Venediklilerin Bizans kültürünü yakından izlediğini ve ondan ilham aldığını gösterir Venedik’in Güçlenme Süreci ve Bizans’tan Bağımsızlaşması.
Doğu’ya Bağlı Bir Batı Şehri
Venedik halkı, kendi yönetim biçimlerini “Serenissima” yani “En Huzurlu Cumhuriyet” olarak adlandırmıştır. Bu ad, şehrin huzur ve düzen arzusunu yansıtır. Ancak Venedik’in bu huzura ulaşmasında Doğu dünyası, özellikle de Bizans büyük rol oynamıştır.
Kent, başlangıçta Bizanslı Aziz Teodoros’un (San Teodoro) koruması altındayken, 828 yılında İskenderiye’den getirilen Aziz Marcus’un (San Marco) naaşıyla birlikte koruyucu aziz değişmiştir. Bu değişim, sadece dini bir yenilik değil, aynı zamanda Bizans otoritesinden uzaklaşmanın sembolü olmuştur. Artık Venedik, kendi kararlarını veren, kendi kutsal figürünü seçen bir şehir haline gelmiştir.
Bu iki aziz, bugün San Marco Meydanı’nın deniz tarafında yer alan ve “Adalet Sütunları” olarak bilinen iki granit sütun üzerindeki heykellerle anılmaktadır. Sütunlar, hem şehrin tarihi hafızasını canlı tutar hem de Venedik’in eski ve yeni koruyucularını simgeler.
San Marco Kilisesi’nin Doğuşu
Tarihi kaynaklara göre, 4 Mart 829’da San Marco’nun naaşını barındıracak bir şapelin inşasına başlanmıştır. Bu yapının aynı zamanda Dükalık Sarayı’nın (Doge Sarayı) şapeli olması da planlanmıştır. Rönesans yazarı Francesco Sansovino’ya göre, bu şapelin ilk temeli 10. Doge Giustiniano Partecipazio tarafından atılmış, ancak inşaat tamamlanamamıştır. Ardından kardeşi Giovanni çalışmaları devam ettirmiştir.
Ne yazık ki, 976 yılında çıkan büyük bir yangında bu ilk şapel, Doge Sarayı ve Aziz Teodoros Kilisesi ile birlikte yanmıştır. Daha sonra göreve gelen I. Pietro Orseolo (976-978), yanan şapeli görkemli bir kilise olarak yeniden yaptırmıştır. Bu yeni yapı, Aziz Marco’nun naaşını barındırmakla kalmayacak, aynı zamanda Venedik’in dini ve siyasi gücünü yansıtacaktır Daily Sofia Tour.
Bir Mimari ve Kültürel Sembol
San Marco Kilisesi’nin yapımı uzun yıllar sürmüştür. Sansovino’ya göre, kilise 1071 yılında tamamlanmıştır. Bu kilisenin inşasında yalnızca mimari ustalık değil, aynı zamanda Venedik’in Doğu ile olan derin ilişkisi de yansıtılmıştır. Atina, Yunan adaları ve Mora gibi yerlerden getirilen değerli taşlar ve sütunlar, yapının görkemini artırmıştır.
Bu kilise, sadece bir ibadet yeri değil, aynı zamanda Venedik’in bağımsız kimliğini ve Doğu’dan aldığı ilhamla şekillenen özgün kültürünü simgeleyen bir anıt haline gelmiştir.
Sonuç olarak, Doge Pietro Tribunus’tan başlayarak Aziz Marco’nun naaşının getirilişi ve San Marco Kilisesi’nin inşasıyla birlikte Venedik, Bizans etkisinden sıyrılarak hem dini hem siyasi anlamda kendi kimliğini oluşturmaya başlamıştır. Bu süreç, Venedik’i Orta Çağ Akdeniz dünyasında benzersiz bir şehir devleti haline getirmiştir.







